FURKAN 23 / 24 |
وَقَدِمْنَا
إِلَى مَا
عَمِلُوا
مِنْ عَمَلٍ
فَجَعَلْنَاهُ هَبَاء
مَّنثُوراً {23} أَصْحَابُ
الْجَنَّةِ
يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ
مُّسْتَقَرّاً وَأَحْسَنُ
مَقِيلاً {24} |
23.
İşledikleri amellerinin önüne geçip onu havaya saçılmış toz zerreleri yaparız.
24. O
gün cennetliklerin kalacakları yer, çok hayırlı ve dinlenecekleri yer çok
güzeldir.
"İşledikleri
amellerinin Önüne geçip ... " buyruğu kıyamet gününün ne kadar büyük
olacağına dikkat çekmektedir. Yani Biz o gün günahkarların kendi kanaatlerine
göre iyi kabul ettikleri herbir amele yöneleceğiz.
Mesela, birşeye
yönelmeyi anlatmak üzere: "Filan kişi şu işe yöneldi, onu kastetti"
denilir. Mücahid der ki: "Önüne geçeriz" Biz ona kasdeder, ona
yöneliriz, demektir. Recez vezninde şair şöyle demektedir: "O sapık
Hariciler geldiler, Rablerinin kullarına ve şöyle dediler: Sizin kanlarınız
bize helaldir."
Bunun, meleklerin gelişi
hakkında olduğu da söylenmiştir. Yüce Allah fail-i hakiki olduğu için bunu
kendi nefsiyle ilgili olarak bildirip, ondan öylece haber vermiştir.
"Onu havaya
saçılmış toz zerreleri yaparız." Yani ondan herhangi bir şekilde faydalanılmaz.
Bu da; onu küfürleri dolayısıyla boşa çıkardık, demektir.
"Toz
zerrecikleri" lafzı aslında hemzeli değildir. İki sakinin arka arkaya
gelmesi dolayısıyla hemzeli olmuştur. Bu kelimenin küçültme ismi ref halinde;
(...) diye gelir. Nahivcilerde ref' halinde; (...) diyenler de vardır. Bunu
en-Nehhas nakletmektedir. Tekili; (...) şeklinde, çoğulu da; (...) şeklinde
gelir. el-Haris b. Hillize bir dişi deveyi anlatırken şöyle demektedir:
"Ayaklarının çıkardığı tozlarla yere hızlı basışından; Zerrecikleri
andıran bir toz bulutu görürsün."
el-Haris, Ali (r.a)'dan
şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Havaya saçılmış toz zerrecikleri"
demek, küçük havalandırma deliğinden giren güneş ışıklarıdır. el-Ezherı der ki:
(...): Havalandırma deliğinden güneşin ışığında çıktığı görülen tozu andıran
şeydir. Buyruğun te'vili de şöyledir: Yüce Allah onların amellerini boşa
çıkartacaktır. Onların bu amelleri havaya savrulmuş toz zerrecikleri durumunda
olacaktır.
"Etrafa saçılmış
zerrecikler" ise atın toynaklarıyla çıkardığı toz demektir. (...) ise
etrafa dağılmış demektir. İbn Arafe: (...): İnce toz, toprak"
anlamındadır, der. el-Cevherı der ki: Bu toz yukarı doğru yükselecek olursa
"Toz yükseldi, yükselir, o tozu ben çıkardım" denilir. (...) da toz
demektir. Şair Ru'be der ki: "Kaybolduktan sonra onun kalıntıları görünür
bize, Serap kesitleri ile ince toz bulutları arasında."
"Toprağı adeta tozu
andıracak kadar ince olan yer, demektir. Bir diğer açıklamaya göre; bu,
rüzgarların etrafa savurduğu kuru" ağaç yaprakları demektir. Bu açıklamayı
da Katade ve İbn Abbas yapmıştır. Yine İbn Abbas'ın dediğine göre bu ifade,
yere dökülmüş su anlamındadır. Bunun kül anlamına geldiği de söylenmiştir ki;
bu açıklamayı Ubeyd b. Ya'la yapmıştır.
"O gün
cennetliklerin kalacakları yer çok hayırlı ve dinlenecekleri yer çok
güzeldir" buyruğuna dair açıklamalar daha önce: ''De ki: Acaba bu mu
hayırlıdır yoksa muttakilere vaadolunan ebedilik cenneti mi?" (el-Furkan,
15) buyruğu açıklanırken yapılmıştır.
en-Nehhas der ki:
Kufe'liler: "Bal sirkeden tatlıdır" demeyi uygun görürler. Ancak bu
kabul edilmeyen bir görüştür. Çünkü filan kimse, filan kimseden hayırlıdır,
sözü onun hayrı daha fazladır demektir. Sirkenin tatlı olması ise söz konusu
değildir. Yine hristiyan, yahudiden hayırlıdır demek caiz değildir. Zira her
ikisi de hayırsızdır. Böyle bir ifade kullanılacak olursa, bunlardan birisinin
diğerinden daha hayırlı olduğu anlaşılır. Bunun yerine yahudi hristiyandan daha
kötüdür, denilir. Arapçada kullanım bu şekildedir.
"Kalacakları yer"
lafzının (buradaki "hayırlı" nitelemesi) "daha üstündür"
anlamında ism-i tafdil olmadığı kabul edilecek olursa, zarf olarak nasb
edilmiştir. İfade de: Onlar için karar kılınacak bir yerde bir hayır vardır,
demek olur. Eğer bu ism-i tafdil olursa, o takdirde temyiz olarak nasb edilmiş
demektir. Bu açıklamayı en-Nehhas ve el-Mehdevı yapmıştır.
Katade dedi ki:
"Dinlenecekleri yer çok güzeldir" ifadesi konaklayacakları ve
barınacakları yer demektir. Bir açıklamaya göre; bu, Arapların bildikleri bir
şeyolan günün ortasındaki dinlenmek (kaylılle)'den gelmektedir. Merfu olan şu
hadis te bu kabildendir: "Şüphesiz ki şanı Yüce ve mübarek olan Allah,
mahlukatın hesabını yarım gün kadar bir sürede bitirecektir. Cennet ehli
cennette öğle vakti istirahatlerine çekilecektir, cehennem ehli de cehenneme
çekileceklerdir." Bunu el-Mehdevı zikretmiştir.
İbn Mes'ud dedi ki:
Kıyamet gününde cennetlikler dinlenmek üzere cennete, öbürleri de cehenneme
gitmedikçe dünya gündüzünün yarısı kadarlık bir süre, kıyamet gününde geçmiş
olmayacaktır. Daha sonra da: "Sonra da onların dönüşleri şüphesiz ki
cahime olacaktır" buyruğunu okudu. Bu buyruk: ("Sonra dönüşleri
muhakkak cehenneme olacaktır" anlamındaki es-Saffat, 68 ayeti) İbn
Mes'ud'un kıraatinde böylecedir.
İbn Abbas dedi ki: O
günde hesap, günün ilk saatlerinde görülecektir. Cennet ehli dinlenmek üzere
cennete, cehennemlikler de cehenneme çekileceklerinde kıyamet gününün henüz
yarısı bitmiş olmayacaktır. "Haydi sizler kayluleye çekiliniz. Şüphesiz ki
şeytanlar kayluleye çekilmezler'' diye gelen rivayet de bu kabildendir.
Kasım b. Esbağ da Ebu
Said el-Hudri'nin şöyle dediğini zikretmektedir.
Resulullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Miktarı ellibinyıl olan birgünde'' (el-Mearic, 4) Ben: O gün
ne kadar da uzundur! deyince, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Nefsim
elinde olana yemin ederim ki; o gün mü'mine o kadar çok hafifletilecektir ki
onun için dünyada kılmış olduğu bir farz namazdan dahi daha hafif (çabuk)
gelecektir. ''
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN